lundi, octobre 01, 2012

İdealcilik üzerine...



İdealist insan kimdir ?

Larousse'ta yapılan tanımı ele olacak olursak:
idealist; toplumsal, ahlakî ve entellektüel değer yargılarına bağlı olan, ve bu yolla toplumu ve insanı, müspet anlamda değiştirebileceğine inanan kişidir.
Her ne kadar idealist insan, uzak görüşlü ve erdemli bir insan olarak kabul edilse de, günümüzde kamuoyunun idealistlere bakış açısı az buçuk değişime uğradı diyebiliriz.
Zamanla birlikte, bazı toplumsal yargılar da değişti ne yazık ki !

Genel anlamda idealist insan “toplumsal dayanışma, yardım ve paylaşım ilkelerine inanır ve bunlara dört elle sarılır.”
Bugünkü toplumda idealist insan, akıntıya karşı kürek çeken, olmayacak duaya amin diyen, Don Kişot misali yel değirmenlerine kılıç sallayan bir hayalperest olarak algılanır.
Fransızcaya son zamanlarda yerleşmiş olan “Trop bon, trop con!” atasözü modern insanın idealiste bakışısını oldukça güzel ifade ediyor.
Bizde durum daha farklı değil. Günlük hayatta oldukça sık kullanılan şu atasözlerini bilmeyenimiz yoktur: “Yemeyenin malını yerler”, “Acıma, acınacak duruma düşersin”, “Merhametten maraz doğar”, “Besle kargayı oysun gözünü” , “Verip kötü olacağına, vermeden kötü ol” vs.

İdealist insan daha güzel, daha adîl ve daha barışçıl bir toplum olasılığına inanır ve bu yolda mücadele eder.
Tarih sayfalarini iyice irdeleyecek olursak, hak ve hukuk alanlarında katedilen büyük aşamaların hep bu idealist ruhlu insanlar sayesinde gerçekleştiğini görürüz.
Tıpkı Martin Luther King örneğinde olduğu gibi.
ABD'li siyahların ikinci sınıf yurttaş muamelesi gördükleri, beyazlarla aynı okullara ve restoranlara gitmelerinin ve hatta otobüslerde aynı bölümde oturmalarının bile yasak olduğu bir dönemde, Martin Luther King bu ayırımcı ve aşağılayıcı sisteme karşı baş kaldırmıştı.
ABD'li siyahların beyazlarla eşitlikleri için başlattığı şiddetsiz mücadelede milyonlarca insanı ardından sürükleyerek...
Nisan 1968'de kurşunlanarak ölmek pahasına...
İşte, tarih sayfalarına girmiş “I have a dream” başlıklı o çok ünlü konuşmasından bir alıntı:

... Bir hayalim var benim…
Gün gelecek, bu ulus ayağa kalkacak ve kendi inanç değerlerini tam anlamıyla yaşayacak. Şu husus apaçık ortadadır ki, bütün insanlar eşit yaratılmıştır.
Bir hayalim var benim!…
Gün gelecek, bir zamanlar köle olanların evlatlarıyla yine bir zamanlar köle sahiplerinin evlatları, Georgia’nın kızıl tepelerinde, birlikte kardeşlik sofrasına oturabilecekler…
Bir hayalim var benim…
Gün gelecek, Mississippi eyaleti bile, adaletsizliğin ve baskıların ateşiyle bunalmış olan o eyalet bile, bir özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek…
Bir hayalim var benim…
Gün gelecek, dört büyük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerinin yapısına göre değerlendirilecekleri bir ülkede yaşayacaklar…
Bugün bir hayalim var benim…
Gün gelecek, Alabama eyaleti, şirret ırkçıları ile, ağzından hep müdahale ve yasaklar yönünde sözler dökülen valisi ile, o eyalet bile, minicik siyah erkek ve kız çocuklarının, minicik beyaz erkek ve kız çocukları ile, kardeşçe el ele tutuşabilecekleri bir yer olacaktır…”

Martin Luther King, kendisi gibi idealist olan Gandi'nin şiddetsiz mücadele ve sivil itaatsizlik felsefesinden oldukça etkilenmiştir.
Yalnızca O değil tabîki....
Güney Afrika'daki ırkçı politikaya karşı mücadelede Nelson Mandela ve Steve Biko, Tibet'in Çin istilasına karşı mücadelede Dalai Lama, Batı istilâcılığına ve ırkçılığa karşı mücadelede Albert Schweitzer, ilhamlarını hep Gandi'den almışlardır. Ülkelerinin ve dünyanın içinde bulunduğu kaosa rağmen, daha güzel bir gelecek idealine inanmış ve kendilerini bu hedefe adamış nadir insanlardı hepsi...
Oscar Wilde'ın dediği gibi...
Hepimiz bir çöplük içinde yaşamaktayız. Yalnız bir kaçımız başlarını kaldırıp yıldızlara bakarlar.

Daha güzel ve aydınlık yarınlar dileğiyle....

Albera Meynioğlu / Objektif , Ekim 2012