İdealist
insan kimdir ?
Larousse'ta
yapılan
tanımı
ele olacak olursak:
idealist;
toplumsal, ahlakî ve entellektüel değer
yargılarına
bağlı
olan, ve bu yolla toplumu ve insanı,
müspet anlamda değiştirebileceğine
inanan kişidir.
Her
ne kadar idealist insan, uzak görüşlü
ve erdemli bir insan olarak kabul edilse de,
günümüzde
kamuoyunun
idealistlere bakış açısı az buçuk değişime uğradı
diyebiliriz.
Zamanla
birlikte, bazı
toplumsal yargılar
da değişti
ne yazık
ki !
Genel
anlamda idealist
insan
“toplumsal dayanışma,
yardım
ve paylaşım
ilkelerine inanır
ve bunlara dört elle sarılır.”
Bugünkü
toplumda
idealist insan, akıntıya
karşı
kürek çeken, olmayacak duaya amin diyen, Don Kişot
misali yel değirmenlerine
kılıç
sallayan bir hayalperest olarak algılanır.
Fransızcaya
son zamanlarda yerleşmiş
olan “Trop bon, trop con!” atasözü modern insanın
idealiste bakış
açısını
oldukça güzel ifade ediyor.
Bizde
durum daha farklı
değil.
Günlük hayatta oldukça sık
kullanılan
şu
atasözlerini bilmeyenimiz yoktur: “Yemeyenin
malını
yerler”,
“Acıma,
acınacak
duruma düşersin”,
“Merhametten
maraz doğar”,
“Besle
kargayı
oysun gözünü”
, “Verip
kötü olacağına,
vermeden kötü ol”
vs.
İdealist
insan daha güzel, daha adîl ve daha barışçıl
bir toplum olasılığına
inanır
ve bu yolda mücadele eder.
Tarih
sayfalarini iyice irdeleyecek olursak, hak ve hukuk alanlarında
katedilen büyük aşamaların
hep
bu idealist ruhlu insanlar sayesinde gerçekleştiğini
görürüz.
Tıpkı
Martin Luther King örneğinde
olduğu
gibi.
ABD'li
siyahların
ikinci sınıf
yurttaş
muamelesi gördükleri, beyazlarla aynı
okullara ve restoranlara gitmelerinin ve hatta otobüslerde aynı
bölümde oturmalarının
bile yasak olduğu
bir dönemde, Martin Luther King bu ayırımcı
ve aşağılayıcı
sisteme karşı
baş
kaldırmıştı.
ABD'li
siyahların
beyazlarla eşitlikleri
için başlattığı
şiddetsiz
mücadelede milyonlarca insanı
ardından
sürükleyerek...
Nisan
1968'de kurşunlanarak
ölmek pahasına...
İşte,
tarih sayfalarına
girmiş
“I have a dream” başlıklı
o çok ünlü konuşmasından
bir alıntı:
“ ...
Bir hayalim
var benim…
Gün
gelecek, bu ulus ayağa kalkacak ve kendi inanç değerlerini tam
anlamıyla yaşayacak. Şu husus apaçık ortadadır ki, bütün
insanlar eşit yaratılmıştır.
Bir
hayalim var benim!…
Gün
gelecek, bir zamanlar köle olanların evlatlarıyla yine bir
zamanlar köle sahiplerinin evlatları, Georgia’nın kızıl
tepelerinde, birlikte kardeşlik sofrasına oturabilecekler…
Bir
hayalim var benim…
Gün
gelecek, Mississippi eyaleti bile, adaletsizliğin ve baskıların
ateşiyle bunalmış olan o eyalet bile, bir özgürlük ve adalet
vahasına dönüşecek…
Bir
hayalim var benim…
Gün
gelecek, dört büyük çocuğum, derilerinin rengine göre değil,
karakterlerinin yapısına göre değerlendirilecekleri bir ülkede
yaşayacaklar…
Bugün
bir hayalim var benim…
Gün
gelecek, Alabama eyaleti, şirret ırkçıları ile, ağzından hep
müdahale ve yasaklar yönünde sözler dökülen valisi ile, o
eyalet bile, minicik siyah erkek ve kız çocuklarının, minicik
beyaz erkek ve kız çocukları ile, kardeşçe el ele
tutuşabilecekleri bir yer olacaktır…”
Martin
Luther King, kendisi gibi idealist olan Gandi'nin şiddetsiz
mücadele ve sivil itaatsizlik felsefesinden oldukça etkilenmiştir.
Yalnızca
O değil
tabîki....
Güney
Afrika'daki ırkçı
politikaya karşı
mücadelede Nelson Mandela ve Steve Biko, Tibet'in Çin istilasına
karşı
mücadelede Dalai Lama, Batı
istilâcılığına
ve ırkçılığa
karşı
mücadelede Albert Schweitzer, ilhamlarını
hep
Gandi'den almışlardır.
Ülkelerinin ve dünyanın
içinde bulunduğu
kaosa rağmen,
daha güzel bir gelecek idealine inanmış
ve
kendilerini bu hedefe adamış
nadir insanlardı
hepsi...
Oscar
Wilde'ın
dediği
gibi...
“Hepimiz
bir çöplük içinde yaşamaktayız. Yalnız bir kaçımız
başlarını kaldırıp yıldızlara bakarlar.”
Daha
güzel ve aydınlık
yarınlar
dileğiyle....
Albera
Meynioğlu
/ Objektif , Ekim 2012