dimanche, août 28, 2011

Evinize Hoş Geldiniz !

Tatil !

Nedir tatil ?

Bazılarımız için, ne pahasına olursa olsun bir yerlere gidip dostlar alış-verişte görsün misâli kullanılan bir gösteriş yöntemi.

Çoğunluğumuz için ise, bütün bir yıl boyunca vücudun ve ruhun mâruz kaldığı stres ve yorgunluğu atabilmenin yegâne yolu.

Nerede olursa olsun...

Yeter ki yaşadığımız ve çalıştığımız mahalden, şehirden uzak olsun.

Fransızlar buna dépaysement diyorlar: alışılmış yaşam ortamından çıkıp kendini farklı bir ortamda bulma ihtiyacı.

Yürümekte olduğumuz yola devam edebilmek için verdiğimiz bir ihtiyaç molası.

Yaşam mücadelesine devam için yeniden yapılanma, enerji depolama, kendini dinleme ve bulma yolunda, istisnasız olarak herkese gerekli olan bir şey.

«Gideyim de nereye olursa olsun ...» dememiz boşuna değil.

Denize, dağlara, doğup büyüdüğümüz şehre, yıllardan beri görmeyi arzulayıp bir türlü göremediğimiz yerlere....

Arabayla, trenle, uçakla...

Birkaç günlüğüne, birkaç haftalığına ve hatta şanslıysanız birkaç aylığına....

Bütün bir yıl içinde yaşadığımız ve artık bize hapishâne gibi gelen ortamdan uzaklaşabilmek için bir tatil projesi yaparız her yıl.

Kimimiz gerçekleştirir bu hâyâlini, kimimiz de bazen (tıpkı benim gibi!) tatil sevdasını bir kenara bırakıp daha ivedî projeleri gerçekleştirmek zorunda kalır.

Eeeee, en nihayetinde tatil projesi -her proje gibi- eldeki imkânlara bağlı bir şey değil mi?

21.yy Fransız yazarı Jean-Philippe Blondel:

« Tatilin kafamın içindekileri boşaltacağını şünüyordum, ama hayır ! Tatil bir tek şeyi boşaltıyor: cüzdanı » demiş.

Haksız da değil.

Öte yandan, 19.yy Fransız tarihçi ve filozofu Hippolyte Taine tatille güdülen ana hedef için çok isabetli bir açıklama getirmiş:

« Yer değiştirmek için değil, fikir değiştirmek için yolculuk yaparız. »

Atalarımızın dediği gibi tebdili mekânda ferahlık vardır, ama bu yolculuğa ruhen ve mânen hazırlanmış olmak çok önemli. Eğer yolculuğa çıkarken bunu yapmayı başarabildiyseniz, dönüşünüz de bir o kadar kolay olacaktır.

Her güzel şey gibi, tatilin de bir sonu var.

Çoğumuz tüm imkânlarını uğruna fedâ edip gittiği tatilinden geri dönmüş durumda bugün. Geriye kalanlar için ise, dönmeye şunun şurasında birkaç gün kaldı.

Ya biz, tatile gidememiş olanlar?

Tek tesellimiz, tatilden dönenlerin tatil anılarını dinlerken duyacağımız haz.

Ne haz ama!!!

Aslina bakarsanız, tatilden dönenler için işin en eğlenceli kısmı şimdi başlıyor.

Adam, tatilde neler yiyip içtiğini, nereleri gezip gördüğünü ballandıra ballandıra anlatacak, her cümlenin sonunu «bir görseydin ya... hârikaydi, müthişti...» gibi samimiyeti epey şüphe uyandıran sözlerle bitirecek.

Tatile gidememiş olmak kişisel bir seçim olmaktan çıkacak da, bir suçmuş gibi görünecek bize neredeyse.

«Yahu sahi, ben niye gitmedim tatile?»

«Bu köyün tek salağı ben miyim


Allah'tan tatile gitmemiş olmanın birkaç olumlu yönü var:

-Tatile gitmek için bankaya ya da sağa-sola borçlanmadık meselâ.

-Kenara koyabilmiş olduğumuz paralara dokunmadık; dokunduysak da bazı zorunlu

masraflar için eve, aileye kullandık.

-Aşırı sıcaklarda, güneşin altında kalıp tenimizi kanser tehlikesine mâruz bırakmadık.

-Uçağa, arabaya binerek çevre kirliliğine bir katkımız olmadı...

Liste daha da uzun olabilir.

Gerisini siz getirin artık.

Yazımın sonunda tatilden dönenlere bir Nazim Hikmet şiiri ile hoş geldiniz demek istiyorum:

Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz, bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM....

Biraz şaka, biraz ciddiyet, biraz şurdan, biraz burdan... takılmak istedim bizim tatilcilere.

Hepsine gönülden ve samimiyetle EVİNİZE HOS GELDİNİZ diyorum!

Albera Meynioğlu

Objektif, Eylül 2011