mercredi, avril 30, 2008

Mini Gazete / Nisan 2008 (turc)

« Tarihi őğrenmek istemeyenler, O’nu yeniden yaşamaya mahkûmdurlar. » (Goethe)

Seçim rűzgârının ardından...
Çin’in Tibet’e karşı uygulamayaya başladığı şiddet eylemleri ve işlediği cinayetler karşısında siyaset adamları, 2008 Ağustos ayında yapılacak olimpiyat oyunlarının resmi açılış seremonisini boykot etmeye cűret edebilecekler mi ? Veya Çin’le gâyet kârlı sőzleşmeler yapma yolunda olanlar, imzayı atmadan evvel biraz olsun tereddűt edecekler mi ? Cesaretin, hâlâ siyaset adamlarının imtiyazlarından biri olup olmadığını da gőreceğiz... Biz yurttaşlara gelince, Çin’den ithâl edilen malları satın almayarak bir boykot hareketi başlatabiliriz. O halde, elimizden geleni ardımıza koymayalım !
Ya sonra ?...
Strazburg’ta olduğu gibi Schiltigheim’da da, belediye idaresinin siyasî renk değişti ve maviden pembeye geçti. Herbirimizin siyasî ideolojisine gőre, oh ne iyi, ya da oh ne kőtű ! Bundan sonra yapabileceğimiz tek şey, seçim kampanyası boyunca verilen ve yurttaşların bunlara kanarak oylarını verdikleri vaatlerin yerine getirilmesi. Bu da, yerel anlamda hizmet veren farklı dernek ve kuruluşların gőrevi (őrneğin, sağcı veya solcu olsun, baştaki siyasetçiler tarafından -terkedilmiş demeyelim de- kendi haline bırakılmış Ecrivains Mahallesi’nde !) Seçilmiş belediyecilerin iyi bir hafızaya sahip olduklarını temenni ederek, bu dernek ve kuruluşların gerçekleştirdikleri hizmet ve faaliyetler için talep ettikleri yardımların ( bu yıl sonundan evvel !) en kısa sűrede ödeneceğini umuyoruz. Biz yurttaşlar, hem bireysel olarak hem de toplumsal anlamda hak ve ődevlere sahibiz. Bu anlamda:
Haklarımız ? Seçim kampanyası boyunca adaylar tarafından yapılan vaatlerin yerine getirilmesini istemek.
Ödevlerimiz ? Belediyece yerine getirilen işleri yakından takip edip, yapılan her işle ilgili bilanço çıkarılmasını isteyerek yaşadığımız şehrin idaresinde daha aktif bir rol oynamak. Seçilmiş belediyecilerimizden hesap sormak gibi yasal bir hakka (ve hatta yurttaşlık ődevine) sahip bireyler olarak, bu hakkımızı lűtfen kullanalım !
Marie-Claude MAYER


ADERSCIS hepinizi müzikli bir aile gecesine davet ediyor !
“Dünyanın bir ucundan gelen bir tebessüm”

25 Nisan Cuma günü saat 19.00’dan itibaren
Schiltigheim’da Victor Hugo Aile ve Sosyal Merkezi’nde
Yemek, akordeon, saksofon, şiir, dans...
Giriş: 5 €
Bilet satışı, CSF Victor Hugo’nun Accueil servisinde yapılmaktadır.


ADERSCIS’in Türkçe Okuma-Yazma Kursları :
Her Pazartesi ve Cuma günleri saat 14-16 arası (Kurs öğretmeni : Nihal KIZIL)

Her Cuma günü saat 14-16 arası (Kurs öğretmeni: Marie-Claude MAYER)
(Fransızca kursları (sözlü ifade ağırlıklı)

Bischheim, da, 13 rue Mistral’daki LCR lokalinde
(zeminkatta)


DOSYA : ÇEVRECİLİK
Apple: .....neredeyse yeşil bir meyve

Apple, son űrűnlerinden MacBook Air ile Eko-Üretim yolunda ilk adımlarından birini atmış oldu. Cıvasız ve arseniksiz olan bu cep telefonu, Avrupa’nın getirdiği yasal sınırlamaları bile hayli geride bırakan bir űrűn. Ana-kartı oluşturan kablolarda PVC ve RFB (alevlenmeyi engellemek için kullanılan bromlu bir kompozisyon) gibi maddelerin yokluğu, bu anlamda bűyűk bir ilerleme sayılır. Ilk olmasa da...Çűnkű bu aşamayı SONY taşınır bilgisayarı Vaio űzerinde daha őnce gerçekleştirmişti.
“Hal ve hazırda MacBook Air zararlı kimyasal maddelerden tamamiyle arınmış değilse de APPLE, EKO-ÜRETIM alanında rakiplerini aşacakmış gibi gőrűnűyor.” yorumunu yapıyor, Greenpeace’te zaralı maddelerle ilgili kampanya sorumlusu Yannick Vicaire.
Geçen Mayıs ayında Steve Jobs Apple’ın tűm űrűnlerinde RFB ve PVC gibi çevreye ve kamu sağlığına zararlı ve atıkların yeniden değerlendirilmesini imkânsızlaştıran maddelerin kullanımına tamamiyle son vereceğini beyan ederek, 2008 yılı sonuna kadar yeşile dőneceğini açıkladı.

İnternet kullanıcılarının dikkatine !
İnternet kullanıcıları bilgisayarlarını kullanma tarzlarını bir kez daha gőzden geçirmeliler. Çűnkű yapılan bir araştırma, bilgisayarların dikkatsiz ve bilinçsiz kullanımı durumunda, yakın gelecekte (Fransa’da çoğunluğunu nűkleer santrallerin űrettiği) elektrik tűketiminde tarihte gőrűlmemiş bir dűzeye varılacağını ortaya koyuyor. Bunun őnűne geçmek için, işte dikkat edilmesi gereken birkaç husus:
-Kullandıktan sonra bilgisayarınızı sőndűrűnűz ve fişini çıkarınız. Beklemeye almayınız. Çűnkű beklemedeyken bile (televizyonda olduğu gibi) çok elektrik harcar.
Üreticilerin belirttiklerinin aksine, sőndűrmeniz aygıtınıza
Yalnız bir insan güçsüzdür. Ama uygun zaman ve mekanda başkalarıyla birleştiğinde etkili olur.
Gandihiçbir zarar vermez...

"Yalnız bir insan güçsüzdür. Ama uygun zaman ve mekanda başkalarıyla birleştiğinde etkili olur." Gandi

Plastik torbalar kaybolma yolunda
Grenelle’in mutlu ve tatlı űlkesi Fransa’da, çevreye zararlı plastik torbaların kullanımının yasaklanması için 2010 yılını beklemek gerekecek. Günümüzde, kasa çıkışlarında hâlâ her saniye 500 plastik torba dağıtılıyor. 1 saniyede űretilen ve kullanım őmrű 20 dakika olan plastik torbanın doğada kaybolması için 400 yıl gerektiğini bir kez daha hatırlatmaya bilemem gerek var mı ?!
Bengladeş plastik torba kullanımını, başkentin su şebekesinde sebep oldukları tıkanıklıklar sonucu su baskınlarının vukuu bulmasından ötürü 2002’den beri yasaklamış durumda. Kuzey Hindistan’da, plastik torbaların üretimi, stoku ve kullanımı hem para hem de hapis cezasıyla sonuçlanabiliyor.
Tanzanya da 2006 sonundan beri bu yasağı uygulamaya
koydu. Bu yasağın konulmasına sebep ise, yağmur suları ile dolan plastik torbaların yığılma yoluyla bataklıklar yaratması ve bu durgun suların sıtma gibi hastalıkları taşıyan sivrisineklerin üremesine elverişli ortam yaratması.
Kenya aynı yolda bir kararı almaya hazırlanırken, Avusturalya Çevre Bakanı da, süpermarketlerde plastik torba kullanımını aşamalı bir şekilde 2008 yılı içinde yasaklamayı hedefliyor: Avusturalya’da her yıl 4 milyardan fazla plastik torba doğaya atılmakta ve çevreyi kirletmekte. İşte, Dünya genelinde bir çevrecilik bilincinin yavaş yavaş yerleşmeye başladığını ve dünya ülkelerinin bu hususta gerekli kararları almaya başladıklarını gösteren birkaç iyi haber. AFP-16/1/2008)

Son ağacın kesildiğini, son balığın yenildiğini ve son ırmağın kirlendiğini gördüğünüz gün, paranın yenilecek bir şey olmadığını anlayacaksınız.

2050’de nasıl bir Dünya’da yaşayacağız ?
Bu soruyu yanıtlamak ve yarını hazırlamak bizim işimiz ...

Isınmaya sebep olan gazların oranını 2050’ye kadar, ¼ ‘e indirgeyebilmemiz için Fransa ve Avrupa çapında, şimdiden işe koyulmamız lâzım. Iklimsel bozulmayı durdurmak ve iklimlerde bir istikrar sağlamak için bu şart !
Isınmaya sebep olan gazların hemen her alanda havaya boşaltılmış olduğu bir dünyada, 2050’deki hayat neye benzer ki?
Hiç şüphesiz çok farklı lojmanlarda yaşayacağız. Binalarımız birer enerji kaynağı haline gelecek ve güneş panolarıyla donanacaklar. Akıllı pencerelerimiz olacak: gündüz saydam, gece ışıklandırıcı olacaklar. Lambaları yakıp söndürme usulü tarihe karışacak. Işıklandırma otomatik bir şekilde ve enerji kullanımının asgariye indirilmesi yoluyla sağlanacak.

Bugünkü bildiğimiz haliyle otomobil, 50 sene içinde ortadan kalkmış olacak. Şehirde küçük araçlar içinde ve tramwaylarda, toplu halde ulaşım yapacağız. Bir şehirden diğerine, bugünkünden çok daha hızlı TGV’lerde seyahat edeceğiz. Bu trenlerin enerji kaynakları da, demiryolu boyunca yerleştirilecek (ve kimseyi rahatsız etmeyecek eolyenler yani rüzgâr değirmenleri olacak. Buna karşı, uçak yoluyla çok uzak ülkelere yapılacak yolculukları belki de unutmak gerekecek. Çünkü, petrole bağımlı kalırlarsa, uçaklarla yolculuk gelecekte çok aşırı bir şekilde pahalı olacak.
50 yıl sonra ne yiyeceğiz ?
Gâyet lezzetli, yerel ve mevsimine uygun ürünler elbette ! Et üretimi, havanın ısınmasına yol açan önemli oranda gaza sebep olmakta. Bu nedenle çocukların ağız tatlarının zamanla değişmesi ve onları daha çeşitli ve sağlığa daha yararlı bir beslenmeye alıştırmak gerekecek.
Dünyada yaşamanın zevki azalmayacak, aksine ! Ama bütün bunların gerçekleşebilmesi için, gerekli şartları belirleyerek acilen uygulamaya koymamız gerekiyor.

Çünkü Dünya 2050 yılına kadar, iklim ısınmasına sebep olan gazları en aza indirgemeyi başaramazsa halimiz yaman: iklim değişiklikleri, fırtınalar, aşırı sıcaklar, ekonomik gerilemeler, iklim değişiminden dolayı göçler, su ve petrol sebebiyle savaşlar, aşlık ve yoksulluklar, çevrenin bio-çeşitliliğinde tahribatlar... (Kaynak: WWF)

OGM’lerle ilgili olarak:
(Organisme Génétiquement Modifié, yani Genetik olarak Değişime uğramış Organizmalar)
“İnsan ve hayvanlarda antibiyotiklere karşı gittik-çe artan direnç, bugün tıbbın da tanımış olduğu bir gerçek. Antibiyotiklere dirençli bir genin bitkiler üzerinde gereksiz kullanımı, sorumsuzca bir davranıştır.” demişti Greenpeace, birkaç ay evvel.
Islâm-Hıristiyan Buluşması
22 Mayıs Perşembe günü saat 20.00’de
« Komşuma yönelik vecibelerimde dinim benden ne yapmamı istiyor ? »
Kléber Salonu’nda (LIDL’ın yanında, 2 rue Kléber) Batı Schiltigheim’da
“Türk Müziği dinlemek için, hergün saat 17.00 ve 17.30 arası 91.9 frekansında yayın yapan Radyo RBS’i dinleyiniz.”
K O N F E R A N S
“Avrupa Birliği’nde Türkiye”
29 Nisan’da saat 18.30’da
konuşmacı:
Paris 5 Üniversitesi profesörü Anne GRUBER
Rue de Rome (McDo veya ROMULUS’un karşısında)
Nisan 2008
sayı : 30
yayın sorumlusu : M.A. PINOL
dosyaları hazırlayan: M.C.MAYER

la Mini Gazette / Avril 2008

« Celui qui ne veut pas apprendre l’Histoire se condamne à la revivre » (Goethe)
Après les élections …
Devant les tabassages et autres assassinats perpétrés à nouveau par la Chine au Tibet, les politiques auront-ils le courage de boycotter la cérémonie officielle d’ouverture des jeux en août 2008 ? Ou l’éventualité de faire des affaires en signant des contrats « juteux » avec la Chine en fera-t-il hésiter certains ? On verra si le courage est encore l’apanage des hommes politiques … Quant à nous, citoyens, nous pouvons boycotter les produits importés de Chine. Alors à chacun de faire ce qu’il estime être « juste » ! …
Et après ?...
A Schiltigheim comme à Strasbourg, la municipalité a changé de couleur politique, passant du bleu au rose. Tant mieux ou tant pis, selon les opinions politiques de chacun et chacune. Le plus important reste à veiller à ce que les promesses électorales pour lesquelles les citoyens ont voté, soient réalisées. C’est le rôle des différentes associations et organismes qui oeuvrent sur le terrain (par exemple dans la cité des Ecrivains qui a été délaissée pour ne pas dire abandonnée des politiques, qu’ils soient de gauche ou de droite) de se rappeler systématiquement au « bon souvenir » des élus en leur demandant de leur attribuer (avant la fin de l’année !) les subventions nécessaires aux actions concrètes qu’elles mettent en place. Nous, particuliers, avons individuellement et collectivement, des droits mais aussi des devoirs… Nos droits ? L’application des promesses faites par les candidats à la mairie pendant la campagne électorale. Nos devoirs ? Nous devons être plus vigilants par rapport au travail entrepris par l’équipe municipale et nous impliquer davantage dans la vie de notre commune en exigeant des élus (es) un bilan du travail accompli. Nous avons ce droit légitime, voire ce devoir de citoyen, d’interpeller nos élus. Usons de ce droit.
(Marie-Claude)
ADERSCIS vous invite à une soirée familiale musicale !
« Un Sourire du Bout du Monde »
le vendredi 25 avril 2008
à partir de 19h… au CSF Victor Hugo à Schiltigheim.
Au programme : accordéon, saxophone, poésie, dîner…
Entrée : 5 €
Vente de billet : à l’accueil du CCSF Victor Hugo
Cours d’alphabétisation (turc) d’ADERSCIS :
Formatrice : Nihal KIZIL
Tous les lundis et vendredis de 14h à 16h
Cours de français (expression orale) :
Formatrice : Marie-Claude MAYER
Tous les vendredis de 14h à 16hAu Local LCR, 13 rue Mistral à Bischheim (RDC)
DOSSIER : ECOLOGIE
Apple : un fruit presque... vert


Apple avec son nouveau «Mac Book Air» fait enfin ses premiers pas vers l'éco-conception. Ce portable, sans traces de mercure ni d'arsenic, va au-delà des exigences de la réglementation européenne.
L'absence de retardateurs de flamme bromés (RFB) et de PVC, dans le câblage de la carte mère constitue une grande avancée même si ce n'est pas une première car Sony l'a déjà réalisé sur plusieurs modèles de sa gamme d'ordinateurs portables, Vaio .
« Le Mac Book Air n'est pas encore complètement exempt de substances chimiques nocives, mais Apple se place aujourd'hui en position de doubler ses concurrents en matière de conception écologique » commente Yannick Vicaire, chargé de campagne Toxiques à Greenpeace.
En mai dernier, Steve Jobs avait déclaré qu'Apple allait se mettre au vert et éliminer d'ici fin 2008 l'ensemble des usages de RFB et de PVC, des substances nuisibles à l'environnement et à la santé publique ainsi qu'au recyclage… A suivre donc…

A propos…et les internautes ?
Les Internautes aussi devront « revoir » leur façon d’utiliser leur ordinateur, car d’après une récente étude, dans un proche avenir l’utilisation « non maîtrisée » de l’ordinateur sera à l’origine d’une consommation sans précédent d’électricité (produite en majeure partie en France par les centrales nucléaires). Deux règles de base :
- n’allumez votre ordinateur que si vous en avez vraiment besoin
- éteignez et débranchez votre ordinateur après utilisation (ne pas le laisser en veilleuse car il consomme de l’électricité pour rien, comme la télé d’ailleurs. Contrairement à ce que disent les fabricants, le fait de le débranchez ne présente aucun risque pour l’appareil…
"Une personne seule est impuissante. Mais unie à beaucoup d’autres, à l’heure juste, elle agit." Goethe
Les sacs en plastique en voie d'extinction
En France, heureux et doux pays du Grenelle de l'environnement, il faudra attendre 2010 pour que les sacs en plastique non biodégradables soient interdits. Quelques 500 sacs par seconde de sortie de caisse sont encore distribués. Rappelons qu'un sac de caisse est fabriqué en 1 seconde pour une durée d'utilisation de 20 minutes, mais peut mettre jusqu'à 400 ans pour se décomposer dans la nature !
Le Bengladesh, par exemple, interdit les sacs en plastique depuis 2002 après s'être rendu compte qu'ils avaient été la cause d'inondations majeures pour avoir bloqué les systèmes de drainage de la capitale. En Inde du Nord, la production, l'entreposage et l'utilisation de sacs plastique sont interdits et passibles d'amendes, voire d'emprisonnement. La Tanzanie s'y est mise aussi, à la fin 2006, une des raisons évoquée est que les sacs dispersés dans la nature se remplissent d'eau de pluie et créent des marres d'eau stagnantes propices au développement des moustiques porteurs de maladies telles que le paludisme.
Le Kenya envisage d'aller dans le même sens et le ministre australien de l'environnement envisage d'interdire progressivement au cours de l’année 2008 les sacs en plastique dans les supermarchés : plus de 4 milliards de sacs en plastique sont disséminés dans la nature australienne défigurant le paysage et polluant les sols. De bonnes nouvelles qui montrent que la planète dans son (presque) ensemble est en train de prendre conscience des enjeux environnementaux et sait prendre parfois les décisions qui s'imposent. (AFP – 16/1/2008)
« Quand vous verrez le dernier arbre abattu, le dernier poisson mangé et la dernière rivière polluée, alors vous comprendrez que l'argent ne se mange pas. »
Dans quel monde vivrons-nous en 2050 ?
à nous tous d’y répondre et de le préparer...
Nous devons dès maintenant préparer l'Europe et la France à diviser par 4 leurs émissions de gaz à effet de serre d'ici 2050. C'est la condition pour espérer stabiliser le dérèglement climatique !
A quoi peut ressembler une vie en 2050, dans un monde ayant jugulé ses gaz à effet de serre dans tous les domaines ? On vivra sans doute dans des logements très différents. Nos bâtiments deviendront des sources d’énergie, ils seront truffés de panneaux solaires. Les fenêtres deviendront intelligentes, elles seront transparentes le jour et lumineuses la nuit. Les bons vieux éclairages à interrupteurs n'existeront plus. L'ambiance sera gérée automatiquement et avec le moins de dépenses énergétiques.Dans 50 ans la voiture telle qu’on la connaît aujourd’hui aura disparu. En ville on se déplacera en commun dans des petits véhicules et dans des tramways. Pour aller d’une ville à l’autre, on se délassera dans des TGV bien plus rapides qu’aujourd’hui. Ils seront alimentés par des éoliennes disposées le long des voies (ce qui ne gênera personne). Par contre il faudra probablement faire une croix sur les voyages très lointains en avion, car les avions auront un coût prohibitif à l'avenir s’ils continuent à dépendre du pétrole.
Qu'est-ce qu'on mangera dans 50 ans ?
Des bons produits locaux et de saison bien sûr ! La viande provoque beaucoup d’émissions de gaz à effet de serre à cause de l’énergie que sa production nécessite. Il faudra donc faire évoluer le goût de nos enfants et les réhabituer à un régime plus varié et meilleur pour la santé.
Ce monde ne sera pas nécessairement moins agréable à vivre - bien au contraire ! Il reste à l’inventer et à le mettre en place assez vite. Car si l'humanité ne jugule pas ses gaz à effet de serre, le monde de 2050 sera nettement moins enthousiasmant : climat déréglé, tempêtes, canicules, récessions économiques, réfugiés climatiques, guerres pour l'eau et le pétrole, misère extrême, destructions de la biodiversité... (Source : WWF)
A propos d’OGM
(Organisme Génétiquement Modifié) :
« La résistance croissante aux antibiotiques chez les hommes et les animaux est un problème médical reconnu. Toute utilisation inutile d'un gène résistant à des antibiotiques dans une plante est en conséquence irresponsable ", avait dénoncé Greenpeace il y a quelques mois.
Rencontre islamo-chrétienne
Le jeudi 22 mai 2008 à 20h
«Que me demande ma religion par rapport à mon voisin ?»
à la Salle Kléber (près de LIDL, 2 rue Kléber)
à Schiltigheim OUEST
« Ecoutez la musique turque, tous les jours de 17h à 17h30 sur RBS 91.9 FM »
C O N F E R E N C E
"la Turquie dans l'Union Européenne"
le mardi 29 avril à 18h30
avec Annie GRUBER, professeur à l'Université Paris 5
Rue de Rome (Face au Romulus ou au Mc Do)
Avril 2008
Numéro 30
Responsable de la publication : M.A. PINOL
Dossiers préparés par M.C. MAYER